21 Ağustos 2010 Cumartesi

Gerçek Survivor'da Sevgiliye Telefon Etmek

    Gençkene Karaburun civarında bir yere kampa giderdik yazları bir hafta - 10 günlüğüne... Kamp dediysem ciddi anlamda bir kamp bu, önümüz deniz, arkamız dağ, bir adet su kaynağı hepsi o kadar. Medeniyet göstergesi olan en yakın ev 5 km uzaklıkta. Bakkal da orada.
     Yemek vs. bulundurmuyoruz. Olta ve zıpkınla balık avlayıp yiyoruz. Bir incir bir kaç da keçiboynuzu ağacı var. Sadece sabahları gidip bakkaldan ekmek alıyoruz. Bakkalın orada bir de telefon kulübesi var (o çağlarda henüz cep telefonu icad edilmemişti), oradan edilecek telefonları ediyoruz ve geri dönüyoruz. Sabah çok erken yapılıyor bu etkinlik çünkü hem sıcak hem de git - gel 10 km...
     Bir keresinde yine bakkala gittik, eppeğimizi aldık. Arkadaşım (Erdem) da kız arkadaşını aradı ancak evde olmadığı için konuşamadı. Şansına küsmesi gerekirdi ama anlaşılacağı üzere küsmemiş... Neyse döndük kamp yerine. Yedik içtik. Denize girdik, avlandık, akşam yemeği vs. derken gece oldu.
     Erdem birden kalktı, "benim içimde kötü bi his var, ben Derya'yı armaya gidicem abi" dedi. Şimdi bunu okuduğunuz yerden bişey ifade etmiyor olabilir ama, yanı başımızdaki pınardan su içmeye domuz sürülerinin geldiği, yılan ve akreplerin cirit attığı ayrıca sizi kesmek isteyen birilerinin çığlık atıp yardım istemeniz için size 10 dakika süre verse bile sesinizi ardıç ağaçları ve bostanlarda yatan karpuzlar -ve tabii onları bekleyen köpekler-dışında kimseye duyuramayacağınız bir yerden söz ediyorum. Üstelik yanılmıyorsam dolunay da yoktu o gece. 
     Yani öyle ki, yılların kolcusu Aragorn'a desen, "yok abi, manyak mısın, yarın gideriz" der, öyle bi ortam. 
     Dedim "Erdem manyak mısın? Bırak sabah gideriz, gece gece bu ıssızlıkta 10 kilometre gidilir mi?" Tıpkı Aragorn gibi konuşmuştum.
     İnat ifadesiyle yüzüme bakıp "Ben gidicem!" dedi. "Git!" dedim. "Ben hayatta gelmem." "İyi" dedi ve harbiden de gitti.

    Aradan baya bi zaman geçti. Artık ben cesedi aramak için günün ilk ışıklarını beklemeye kendimi ve diğer arkadaşları ikna etmiştim ki, kapıda Erdem'in karanlık silueti göründü. 
    Işığa girince bir de ne görelim... Nasıl tarif edeyim, hani şu kovboy filmlerinde barın kapısından aniden bi adam belirir, üstü başı perişan, çatlak ve zor duyulur bi sesle "kı-kızılderililer" der ve düşer... Sırtında bi kaç tane ok olduğunu görürüz... Hah işte aynı o adam gibiydi...

     Üst baş perişan, yırtık pırtık, kollar kan içinde, tişörtü baya dilenci modunda, her yer toz kir...
     "Noldu? Ne bu halin?"
     "Köpekler saldırdı dönüşte... Bostanlara köpek bırakıyolarmış gece..."
     "Konuşabildin mi Derya'yla?"dedim.
     "Yok" dedi kolundaki kanları silip heyecanını yatıştırmaya çalışırken... "Sahile çıkmış."

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder